Ramazan Günlüğü 17

Bir Müslüman vicdani retçinin Askeri Mahkemece cezalandırılıyor olmasının islamcı yahut muhafazakâr, ana akım yahut “paralel merkez” yahut “yandaş” medya tarafından “görülmediği”, görülmeye değer görülmediği bir zaman ve ortamdayız.

İslami kavramlar bazen çok şeyi açıklar. İmtihan!

Bazı şeyleri hatırlamanın ve hatırlatmanın zamanıdır.

Pınar Öğünç, Asker Doğmayanlar kitabının girişinde Türkiye’deki Vicdani Ret Mücadelesinin tarihini 11 sayfada etraflıca ortaya koyuyor.

Bir yerde şöyle bir “gönderme” yapmış:

“Vicdani Reddini açıklayanların sayısı artarken, 3. Müslüman Öğrenciler Buluşması’ndan da önemli bir bildiri çıktı. Özgür Açılım Platformu, Hür Beyan Hareketi, Umut Gençliği, Genç Öncüler, Felah Çağrısı ve Mavera Gençlik Hareketi’nin imzaladığı metinde, vicdani reddin, insani ve İslami bir hak olduğu belirtilerek çağrıda bulunuluyordu.”

Kitaptaki en çarpıcı bölüm, bana kalırsa ilk bölüm. Türkiye’nin ilk vicdani retçisi Tayfun Gönül’ün düşüncelerini okuyunca (öngörülerine, sadeliğine, netliğine, kararlılığına ve cesaretine bakınca) katılmasanız da takdir edeceksiniz!

Türkiyeli Müslümanların büyük kısmı askerlik sorunu ile hesaplaşmak için Tayyip Erdoğan’ın (”Baba”, Büyüksün!) vicdani retçi olmasını beklerken (2023’e kadar bekleyebilirler!) arkasına Allah’ı, Melekleri ve Müslümanları almamış Tayfun Gönül’ün sözlerine ve dahası sözleri ile uyumlu eylemlerine bakın. Yıl 1990!

Sokak Dergisi’nde kendisi ile yapılmış söyleşiden bir iki pasaj aktarmak isterim:

“Askerliğe karşı tepkin ne zaman başladı?

Çocukluğumdan beri diyebilirim. Çünkü ben kendimi bildim bileli, var olan dünyadan çok, olması ge­reken üzerine düşündüm.(…)

Neden paralı askerlik yapmadın, üç ay­da kurtaracaktın?

Yaşamımda her zaman düşüncelerimle, davranışlarım arasında bu uyumu gözetmişimdir. Sonuçta benim askerliğe karşı çık­ma nedenim; askerliğin zor ve uzun olma­sından değil, çünkü ben bir doktorum, her­kes bilir ki doktorlar zaten sıradan erler gibi bir askerlik yapmazlar, hayli rahat geçer. Tam tersine askerlik yapmayı reddetmek, bir doktor için yaşamını daha zor koşullar­da sürdürmektir.

Benim karşı çıkışımın nedeni ahlaki. Bu açıdan paralı ya da parasız, uzun ya da kısa dönem benim için fark etmez. Orduya katılmak militarist aygıtın bir parçası olmak demektir. Bunun ahlaki sorumluluğunu üstlenmek istemiyo­rum.

Bu kampanya başını belaya sokmaya­cak mı?

Bu kararı vermeden önce bir yıl kadar dü­şündüm. Birçok arkadaşımın yaptığı gibi gözden uzak, kıyıda köşede durup askere gitmemek de vardı. Ancak ben yaşamın an­lamını hiçbir zaman salt kendi yaşantım üzerine kurmadım.

Dünyayı değiştirmek mücadelesiyle kendimce bir bağ kuramadı­ğım zaman, huzursuz oluyorum. Böylesi gizli saklı yaşamak bana onursuz geliyor. Bunun pratik sonuçlarının farkındayım.

Beni zorla askere alabilirler. Saçlarımı ke­sip elbise giydirebilirler. Ama hiçbir zaman emredersiniz komutanım dedirtemezler. Elime silah verip al bir düşman diye karşım­daki insanları öldürtemezler. Selam verdirtemezler. Yapabilecekleri en fazla şey, beni öldürmek.

Doğrusu ölüm beni korkutuyor ama, insan yaşamını nereye ka­dar ölüm korkusuna göre düzenleyebilir?

Kimlerden destek umuyorsun?

Öncelikle kadın hareketinden. Çünkü militarizm hiç tartışmasız bir erkek ideolojisidir. Militarizme karşı mücadele (bazı fe­ministler gene kendileri adına politika üret­tiğim için kızacaklar ama) kadın hareketi­nin asli meselelerinden biridir.

Ayrıca, bu­gün Kürt ulusuna karşı ilan edilmemiş bir iç savaş vardır. Ben nasıl erkek olmama rağ­men cinsiyetime ihanet ediyorsam, bu sa­vaşa katılmamakla kendi ulusal kimliğime de bir anlamda ihanet ediyorum.

Dolayısıy­la Kürt hareketinden destek bekliyorum. Özellikle merak ettiğim bir konu sosyalistlerin tutumu. Acaba, bir anarşisti destekle­yecek kadar “özgürlükçü” olabildiler mi?

Hemen söyleyeyim, bir sosyalist ülkede de yaşasaydım, aynı kampanyayı yürütürdüm. Benim için ordunun kızılı da sarısı da beya­zı da hepsi bir. Ayrıca, Müslümanların tu­tumlarını da merak ediyorum. Bana öyle geliyor ki inançlarında samimilerse, bu lâ­dini devlette askerlik yapmak onlara da ters geliyor olmalı. “

Düşündürücü!

Pınar Öğünç’ün bahsettiği 3. Müslüman Öğrenciler Buluşması’ndan çıkan çok önemli gördüğüm ortaklaşma metnini buraya almadan önce okuru Hilal Kaplan ile baş başa bırakmak istiyorum.

Enver Aydemir askeri Cezaevine kapatıldığında “Müslümanların ‘vicdan’ları ile imtihanı” başlıklı bir yazı kaleme almıştı Taraf Gazetesi’nde.

(Yasin Aktay’ın Yenişafak Gazetesi’nde yayımladığı “Enver Aydemir’in Uyarıcı Vicdanı” da, adı üzerinde uyarıcı idi. Akılda kalmış.)

Hilal Kaplan uyarıcı yazısını irkiltici bir tarzda noktalıyordu:

“İmanî bir imtihanı fevkalâde bir biçimde veren Enver Bey ile Türkiyeli Müslümanlar olarak imtihan oluyoruz. Bu minvalde askere alınma ihtimali olmayan Müslüman bir kadın olarak vicdani reddin “hak” olduğunu haykırmak adına yapabileceğim ‘delikanlılık’ bu kadar. Bakalım Müslüman erkeklerimizin ‘delikanlılığı’ ne kadar olacak…” (30.12.2009)

Ve o Ortaklaşma Metni:

3. Müslüman Öğrenciler Buluşması Ortaklaşma Metni:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

1.   Laiklik temelinde inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti’nde askerlik, mesleklerden bir meslektir ve kimse bir mesleği yapmaya zorlanamaz. Askerlik dâhil hiçbir meslek “vatan borcu” sayılarak insanlara dayatılamaz.

2.   Halkı, başka hiçbir meslekten soğutmak suç olmadığı gibi askerlikten soğutmak da suç olamaz. ‘Halkı askerlikten soğutmak’ diye bir suç olacaksa, askerlik sırasında bu halkın çocuklarını aşağılayan Türk Silahlı Kuvvetleri seçkinlerinin tamamı söz konusu suç dolayısıyla yargılanmalı en başta.

 3.   Laik ve demokratik bir kimlik taşıdığını iddia eden cumhuriyetin askerlik kurumu, dini ve dinî kavramları bir meşruiyet zemini olarak kullanamaz. Dolayısıyla TSK’nın, ”Şehitlik”, ”Vatanın kutsallığı”, ”Peygamber Ocağı” gibi kavramları kullanarak İslami değerleri istismarına bir an önce son verilmelidir.

4.   Müslüman ancak Allah’ın rızasını gözeten bir orduya mensup olabilir. Müslüman bir şahsiyetin NATO gibi uluslar arası emperyalist bloğa dahil veya laik bir orduda kendi rızasıyla görev alması düşünülemez.

5.   Kişinin dinî, ahlaki, siyasi ve sair nedenlerle herhangi bir orduda zorunlu olarak askerlik yapmayı reddetmesi demek olan Vicdani Ret insani ve İslami bir haktır.

6.   Dünyanın pek çok bölgesinde vicdani reddin bir hak olarak tanındığı ve fakat “vatanı düşmanlardan korumaya dair” bir sorun veya zaaf yaşanmadığı kamuoyunun dikkatinden kaçırılmamalıdır.

7.   “Vatanı kimden koruduğumuz” ve “Kime karşı cihad ettiğimiz” sorularına Müslümanlar hiç şüphesiz vahyin ışığında yanıt bulmalılar. İki kardeş halkın çocukları, kirli bir ‘iç savaş’ın kurbanları oluyorken, devlet’ten veya kavim’den değil, yalnızca Hak’tan yana tavır almalılar!

8.   Askerlik yapmakla erkeklik / erkek olmak arasında mantıklı, rasyonel bir ilişki bulunmamaktadır. Ancak resmi ideolojinin sponsorluğunda kof ve yoz bir “erkeklik edebiyatı” yapıla gelmektedir. Gayrıfıtrî bu erkeklik kurgusu, ‘askerlik yapmayanın erkekten sayılmayacağı’, ‘askere gidince adam olunacağı’ ve ‘askere gitmeyene kız verilmeyeceği’ gibi komik ve korkunç ‘batıl inançlar’ın yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.

9.   Askerlik yapmayan veya yapamayan insanlara bir kurum tarafından “çürük” denmesi o insanların ruh veya beden sağlığı ile yahut karakterleri ile alakalı olmayan, söz konusu kurumun kendine ait teknik bir tabirden ibarettir. “Çürük”, dışlayıcı ve aşağılayıcı bir dil’den dökülen kötü bir sözdür, kabul edilemez.

10.  Tüm bunlar düşünülerek, ‘zorunlu askerlik’ ve ‘vicdani ret hakkı’nın hem toplumsal hem de siyasi düzlemde ciddi biçimde -itidal ve derinlik içinde- tartışmaya açılması gerekmektedir.

 Özgür Açılım Platformu – Hür Beyan Hareketi – Umut Gençliği – Felah Çağrısı – Mavera Gençlik Hareketi

(2 Mayıs 2012)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s