Yağmurun Üzerimde

Noter’e gider ve kıytırık bir kâğıt parçasına paraları bayılırız.

Noter, masanın üzerinde ne kadar kaşe varsa kâğıda bastığı için bunu yaparız. O kaşeler kâğıdı devlet katında kıymetli hale getirmiştir.

Kâğıtları kıymetlendiren sadece noterler değildir şüphesiz. Şairler, yazarlar, çizerler, ressamlar ve benzerleri de bu işi görürler. Kelimelerle, çizgilerle, renklerle, hatta seslerle kâğıtlarımızı / kayıtlarımızı, hayatlarımızı / kıymetlendirirler.

Devlet katında iş görür basit bir kâğıt için hatırı sayılır bir para öderken, tam da duygularımıza tercüman olmuş, düşüncelerimizin ayaklarını yere basmış bir yazıya, şiire, söze beş kuruş ödemeyiz.

Ancak, değer bilen kim?

Dahası var: devlet dediğin ne ki, asıl Allah katında kâğıtlarımızı /kayıtlarımızı, hayatlarımızı / kıymetlendirenler vardır ki, bir kuru teşekkürü bile çok görürüz kendilerine. Hoş, onlar, peygamberin yolundan gidenlerse, ne bir ücret beklerler ne de bir teşekkür. Onların ücretlerini Allah verecektir.

Lütfi Bergen Fragmanlar 4’te, söylemek istediklerimi gayet iyi ifade etmiş. Allah razı olsun.

Bu cümleleri en yakınlarıma söylemek istiyorum.

Bas gaza, dertlerin üzerine sürsem “para” ile “başarılar” ile, yoldan çekilecekler mi? Ya da ezip geçsem, yok olup gidecekler mi?

Birini, birini, birini daha bitirsem, diğeri kısa bir süre sonra gelmeyecek, karşımda bitmeyecek mi!..

Hasret sona erecek, huzur gelecek mi?

Hele, hele diyerek zaman gelecek mi, vakit erecek mi?

İmtihan dünyasında olduğuna inanıyor Müslümanlar; imtihanlarının kolay olmasını arzuluyorlar ama benim bildiğim, imtihan alanlarını kendileri seçemiyorlar! Tıpkı doğmak gibi…

İmtihan öyle Kur’ani, İslami bir kavram ki, o kapıdan girdiğinde kendini A’raf’ta bulabiliyorsun. Ya da İsra’da, Gece Yürüyüşü’nde. Pekala Enbiya’da, Peygamberler Diyarı’nda. Hakeza Haşr’da, Toplanma Yeri’nde. Vakıa, Kesin Olay bu. Kasas, Öykü Farklılaşıyor. Maide, Sofra başka. Enfal, Ganimetler Başka.

Dikkat ediyorum: Müslüman olmak modern olmaktan çok başka.

“Buraya ait olmamak, burada bir türlü güven bulamamak, her an bir mesele ile tedirgin olmak, acı çekmek, vs. halini sapkın bir psikolojinin yansıması gibi telakki ediyorsun. Acının başında beklememi, hüznün içinde saklanmamı mazoşist sıra dışılık gibi algılamak tabii mümkün. Ancak derd dermandır. Hakikat dert içindedir. Adem kabz ehli olmadığı için, konfor ehli olduğu için arza düşmüştü. İnsanlık derde muhtaç olmasaydı, adam ayağına esnek ip bağlayıp üç yüz metrelik boşluğa atlar mıydı? Derdin olmasaydı, dua eder miydin?”

Hakikatin altını çizelim burada.

Bu dünyada.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s