Cezaevi Ziyaretleri -10

Avukat arkadaşlarım Selim Murutoğlu ve Muhammet Celep ile Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevlerindeydik dün, tüm gün.

Selim Kaan, Seyit Ertul, Altan Gülmez, Emin Koçhan, Selim Aydın, Nevzat Güngör, Bülent Şakar, Rüştü Aytufan, Mevlüt Kuşman, Burhan Kuş, Kamil Aşkın, Serhat Selahaddin Tunç, İsmail Şah Balta ve Burhanettin Yalçın ile görüştük.

Görüştüklerimiz arasında en çok içimizi acıtan kişi Burhanettin Yalçın oldu.

11 yıldır cezaevinde olan 31 yaşındaki bu genç adam, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılarak, ölünceye dek, tek başına kalmak üzere, daracık bir hücreye kapatılmıştı.

Günde yalnızca 4 saat için, adına avlu dedikleri minik bir beton kuyuya açılan daracık bir hücre.

O 4 saatte, kendisi gibi ‘ağırlaştırılmış ölüm’le baş başa bırakılan, başka 2 mahkûmla bir araya gelebiliyor.

Bir insanın suçu ne olursa olsun, böylesi bir cezalandırmaya maruz kalmasının, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu kabul edilmeli. Nasıl ki bir suçluyu cezalandırmak için hadım etmek doğru değilse… Nasıl ki bir insanı cezalandırmak için tüm bedenine neşterle motifler çizmek sadistçe bir eylemse…

Burhanettin Yalçın’ın ailesi Konya’da yaşadığından ve maddi durumları elverişli olmadığından yılda sadece 3-4 kez gelebiliyorlar ziyaretine. Başka da geleni gideni olmamış uzun yıllardır.

Karşısında, tanımadığı iki avukat görünce şaşırıyor.

F Tipi ve ilave olarak ağırlaştırılmış şartlardan dolayı konuşmakta zorlanıyor, sıklıkla yutkunuyor, kullandığı bazı kelimelere şaşırdığını söylemeden geçemiyor, duraksıyor, bazı kelime ve kavramları hatırlamakta güçlük çektiği açıkça görülüyor, cümlelerin sonunu yorgun argın getiriyor.

Daha henüz 31 yaşında, üstelik öğrenci olan, okuyan bu genç adam, konuşurken, birden, “bunu neden anlattım?”, “buraya nerden geldim?” diye soruyor ister istemez. Zihnini toparlayamıyor. Bakışları donuklaşıyor.

Psikologlar, sosyologlar ve doktorlar, bu cezaevlerinin insanların aklı, kalbi ve bedeni üzerinde yol açtığı yıkımları ortaya koymalılar.

Hiçbir toplumun, devletine böyle bir cezalandırma yetkisi vermediği, veremeyeceği artık yüksek sesle konuşulmalı.

Hele Türkiye gibi, hukukun, hatta mevcut çarık çürük kanunların bile doğru düzgün uygulanmadığı ülkelerde bu tür cezalandırmalar devlet eliyle ve el birliğiyle ortaya konan büyük facialar, utanç vesikaları olarak tarihe geçecektir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s