Dün Eğitim İlke Sen’de “OHAL-KHK Düzeni: Zihniyet, Mağduriyetler, Karşı Koyuş Biçimleri” başlığıyla önemli bir panel düzenlendi.
Konuşmacıların üçü de yargısız infaz hukuku –namı diğer KHK hukuku- ile işinden atılmış ve devlet tarafından ötekileştirilmiş insanlardı. (hukuku tırnak içine alınız.)
Devlet tarafından ötekileştirilmek, devlet zihniyetinin geniş kesimlerin ruhlarını ve zihinlerini esir aldığı günümüz Türkiyesi’nde hiç olmadığı kadar rahatsız edici bir boyuta ulaştı.
Eskiden de yargının hali acınasıydı. Eskiden de devlet zulmederdi. Ne var ki o devirlerde Müslümanlar genel olarak zulme mesafe koyacak tarafta yer alır, mağdurlarla dayanışma içine girerlerdi.
Hucurat Suresi’nin 6. Ayeti sanki Allah’ın Müslümanlara ikazı değilmiş gibi!
Gönül rahatlığıyla, çatır çatır yalanlar söyleniyor millete ve geniş kitleler hapı yutar gibi yutuyor, bu dünyayı da, ahireti de heba edecek yalan yanlış bilgi ve demeçleri.
“Ey inananlar! Size fasık (yoldan çıkmış) bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”
KHK ile işinden atılanlar 100 binden fazla insan sanki hukuk ile muhatap olmuşlar gibi davranmanın akla, mantığa, vicdana sığar bir yanı var mı?
İşte dün, herhangi bir terör örgütü ile yakından uzaktan alakası olmayan, suça bulaşmamış ve fakat KHK ile işinden olmuş, zulme uğramış binlerce insandan sadece üçünü dinledik.
Bu insanları dinleyecek, dertlerine kulak verecek, mağduriyetlerini duyurmaya çalışacak basın, gidermeye çalışacak sivil toplum kuruluşu, parti, dernek, sendika… Yok veya o denli az ki…
Hayal kırıklığı yaşıyoruz. Şahsen bu kadarını beklemezdim doğrusu:
Masumiyet karinesine böylesi bir toplu tecavüze müsaade edilmemeli (idi). Kötülük bu kadar hızlı biçimde sıradanlaşır, virüs gibi etrafa vebal yayarken toplumun kanaat önderleri buna dur diyebilmeli (idi).
İmam hatip okulu açmak modası dinmedi, milyon mezun verilmiş, ortada layıkıyla hakka şahitlik edecek bir imam, bir hatip arıyor gözler, merakla bekleniyor, nerden ne zaman gelecekler!?
Ben, temiz akıl sahiplerinin, milyonlarca vatandaşın en temel hakları üzerinden buldozer gibi geçen bu KHK düzenini hakla, hukukla bağdaştırabileceğine veya meşru görebileceğine zerre ihtimal vermiyorum.
İçinden geçtiğimiz KHK düzeni; iftira, karalama ve linç yüklü bu yargısız infaz çağı geride kaldığında, nasıl bir toplumsal travmayı miras bıraktığı da gün yüzüne çıkacak.
Akıl tutulması, hukuksuzluk, bastırılmış duygular, gırtlaklarda patlayan isyan çığlıkları, acı feryatlar, beddualar, ötekileştirme, masumiyet ve merhametin yitirilmesi, dağılan aileler, intiharlar, kişilik bozuklukları, yetim ve öksüz bırakılan çocuklar… Allah sonumuzu hayreylesin.
Ötekileştirilen, öcüleştirilen, trollerin önüne atılan, linç zihniyetinin insafına bırakılan KHK mağdurlarına selam verelim. Onları dinleyelim. Anlamaya çalışalım. Lütfen gaza gelmeyelim. Devlet değiliz, devlet gibi düşünmeyelim. Tüzel kişi değiliz, her birimiz Allah’ın kulları, özel kişileriz. Adil olalım, merhamet edelim.
Ah, ne güzel sloganımızdın sen: “Herkes için adalet!”
Geri gel. Gel ve hayat bul. Bul bizi. Bul bizi zira kaybettik kendimizi.