Sigaraya yeni yasaklar gelmiş. Sigaradan çok daha zararlı olan elektronik sigara ve nargileye de yasaklar yoldaymış. Duy da inanma. Yani, yasağa inan da uygulanacağına inanma.
Sigarayla ilgili eski yasakların onda birine uyulmuyor ki, yenilerine uyulsun. Sigaranın ne olduğu üzerine sayıp dökmeye gerek yok. Malum, kerih, israf ve bağımlılıktır sigara.
Bu bahiste en çok da bağımlılık üzerinde durmak gerekiyor bana kalırsa. Ancak bir bağımlılık olduğu içindir ki kişiler yasak dinlemiyor, kendilerinin ve yakındakilerin haklarına kolayca tecavüz ediyor ve çatır çatır kul hakkı yiyorlar. Çoluk çocuğa kötü örnek olmanın vebali de cabası.
Bir tür köleliktir, insanın kendine zarar vermekten öte, çevresine zarar vermesini normalleştirebilecek olan. Sair zamanlarda pek çok tiryakinin kibar, nezih, anlayışlı olması da bu tezi doğruluyor. Bağımlı bir tek Müslüman’a rastlamış değilim, “peygamberleri veya sahabelerini sigara içerken düşünebiliyor musun” diye sorduğumda, “neden olmasın” diyebilen. Namazda iki rekât sünnet kılmadın mı sana yan bakan insanlar “sigarama karşıma” diyebiliyor. Hadi, sen ötekine zarar verme de, ben de kendine zarar verme “hakkı”na saygı göstereyim!
Sigara dumanına maruz kaldığımda üstüm başım leş gibi kokuyor, gözlerimde acımaya benzer bir yanma oluşuyor. İlk fırsatta eve gidip derhal duş almak ve elbiselerimi, yıkanmak üzere makinaya atmak zorunda kalıyorum. Bu zararların önüne geçen veya hiç değilse “hakkını helal et” diyen sigara bağımlılarına rastlamak çok güç. Rahatsız olduğunu dile getirdiğinde “arıza çıkaran” bir tip gibi karşılanabiliyorsun, “takıntılı” filan oluyorsun.
Bu bahiste devlete kızıyorum sanılmasın. Elbette yasal hakların korunması için tedbiri elden bırakmamak gerek ama insanlar Allah’tan korkmadıktan, kuldan utanmadıktan, ötekinin, dahası çoluğun çocuğun hakkını gözetmedikten sonra, kime ne anlatıyorsun! İnsanları “hoyratlığa” mahkûm eden “hukuksuz” hava sahasını daraltmadan, vicdan ve ahlak üzerine bir hak bilinci oturtmadan, “dumansız” hava sahasını nasıl genişleteceğiz?
Okulun bahçe kapının yanında öğretmenler toplaşmış sigara içiyor. Cami avlularında “cemaat” püfür püfür sigara içiyor. Otobüs, metrobüs duraklarında sigara içiliyor. Anne babalar çocuklarının yanında hatta evlerde sigara içiyor. Güya kapalı mekânlarda sigara içilmiyor! Kafelerde, çay ocaklarında nargile dumanından, sigara dumanından göz gözü görmüyor, neyse ki yarım metrelik bir cam açık, kapalı alan değil orası!
Bir süre, yasaklara uyuluyor görüntüsü oluşsun diye kurnazlık adı altında şekil şukul yapıldı, uzunca bir süredir o numaralara dahi gerek kalmadı.
Yeni, ilave sigara yasakları işte böyle bir ortamda hayatımıza giriyor. Hayırlı uğurlu olsun.
Ben, kişilerin saygınlıklarını düşürme, bir “bağımlılık” sahibi olma ve kanser gibi hastalıklara yakalanma “hak”larına -tırnak içinde!- saygı duymakla birlikte sigaraya karşı sıfır tolerans politikasını uygulamaya devam ediyorum. Kendi adıma değil fakat çocuklar ve gençler adına üzülüyorum.
Çocukların, gençlerin rol model (“örnek”) aldıkları insanlar bu pisliği ulu orta yaymasa, meşrulaştırmasa, neden bir çocuk, bir genç sigaraya başlasın ki? Hayatın olağan akışına aykırı olduğu aşikâr… Bu meret doğada yetişmiyor, içi zararlı kimyasal maddeler dolu, baştan ayağa zarardan müteşekkil bir şeyden bahsediyoruz.
Amatem’e göre “her bir sigara vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4000‘den fazla kimyasal madde içerir. Bunlardan kanserojen olduğu ispatlanan maddeler; arsenik, benzen, kadmiyum, hidrojen siyanid, toluen, amonyak ve propilen glikoldur.”
Sigaraya karşı mücadeleye katılmayan veya katılanları küçümseyen insanlara bakıyorsunuz, çocuklarının teknoloji bağımlılığından veya gittikçe yaygınlaşan madde bağımlığından şikâyet ediyorlar. At yarışı, iddia, “milli” piyango gibi kumar bağımlığına sahip kişilere bakıyorsunuz mesela, onlar da evlatları için başka bağımlılıklardan mustaripler.
Sağduyu, tutarlılık yok. Bir karar verelim, “herkesin hakkı”na “kimse” karışabilir mi karışamaz mı?
Herkes kim, kimse de kim oluyor? Bu mevzularda uzlaşamıyoruz, zira kafamız bir “güzel” ki! Gelsin yeni yeni yasaklar. O zaman dans!