Afrikalı kardeşlerimizi bilhassa Ramazan Sofralarına konuk etmeye gayret ediyoruz iki yıldır. Birbiriyle irtibatlı 3-5 aileyiz. Sayımızı, muhabbetimizi ve kardeşliğimizi arttırmak istiyoruz. Geçen akşamki buluşmamıza onlarca Afrikalının “Kadir Baba”sı, Kadir Bal bir muhabir arkadaşı davet etmişti. Haber yapmış. Bu haberin, muhabbetimiz arttırması, inançlarımız ile yaşantımız arasındaki mesafesi kısaltmak adına bir katkı, bir vesile olmasını temenni ediyorum. Afrikalılardan çok bizim bu muhabbete ihtiyacımız olduğu aşikar.
(Sierra Leoneli kardeşlerle önceki ‘maceralarımız’ için sağdaki ANAHTARLIK bölümünden, ilgili kapıyı açabilirsiniz!)
http://www.yeniakit.com.tr/haber/afrikali-iscilerle-iftar-sofrasi-24694.html
“Hüseyin Kulaoğlu – Ramazan ayının 23. iftarını ülkemizde yaşayan Afrikalı göçmenlerle yaptık. Afrikalıları genelde köprü altları veya yaya üst geçitlerinde saat satarken görüyoruz. Bazen ise toplum olarak görmezden geldiğimiz Afrikalıların, aslında kendilerine ait bir hayat hikâyesi var. Ülkelerindeki iç savaştan, yoksulluktan ve sıkıntılardan dolayı Avrupa hayali ile insan kaçakçılarıyla iş tutup, kendilerini İstanbul’da buluyorlar. İstanbul’da ise Tarlabaşı gibi semtlerde bir göz odada 8 kişi kalarak, zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyorlar.
BAŞARAN AİLESİ, İFTAR SOFRASINI AFRİKALILARLA PAYLAŞTI
Afrikalılar evlerinin uygun olmaması ve yoksulluk nedeniyle Ramazan ayında oruçlarını sokak iftarlarında açıyor. İstanbul’da, Afrikalıların sorunları ile ilgilenen Mehmet Ali Başaran ve Sema Başaran çifti, bir iftar sofrasını da, Afrikalılarla paylaştı. Sierra Leoneli 7 kişi, Afrikalılarla ilgilenen arkadaşım Kadir Bal ve ben, Başaran çiftinin evlerine konuk olduk.
Bu arada evde de, iftar hazırlıkları tüm hızıyla devam ediyordu. Halının üstüne sofra bezi serildi. Tabaklar, kaşıklar getirildi. Salata ortaya konuldu. Hurma ve kahvaltılıklardan oluşan aperatifler sofradaki yerini aldı.
Ezanın okunmasıyla beraber isimleri Ahmet, Abdullah, Hasan, Prince, Bai, Alfa ve Muhammed olan Afrikalı kardeşlerimizle beraber iftar sofrasına oturduk. Hurmalarla orucumuzu açtık. Yayla çorbası ile yemeğimize devam ederken, damak tadı farklılığından dolayı bazı kardeşlerimiz çorbayı içemedi. Sierra Leoneli kardeşlerimiz yer sofrasına da alışık değillerdi. Bir kardeşimiz ayaklarının hepsini uzatmışken, diğeri ise sürekli ayaklarını değiştiriyordu. Fırında güveç, tatlı, meyve ve çayın ardından iftarımız da sona erdi.
Batı Afrika’daki Sierra Leone ülkesinde yaşayan kardeşlerimiz, ülkelerinden bin bir türlü sıkıntılardan kaçarak, buralara gelmiş. Alfa Kabu (23) bir yıl önce İstanbul’a gelmiş. Sierra Leone’den insan kaçakçıları ile anlaşıp, tekneye binerek, ilk önce Gana’ya daha sonra İstanbul’a 2 haftalık zorlu bir yolculuğun ardından ulaşmış. Futbolla ilgilendiğini ve ülkemizde de futbolcu olmayı istediğini ifade eden Kabu, şu anda Tarlabaşı’nda bir göz odada yaşadığını ve aylık 300 TL kira verdiğini söyledi.
“ÇABUK ÇABUK” İŞİ YAPIYORLAR!
Kabu’ya ne iş yaptığını sormam üzerine ise, “Çabuk çabuk” işi yaptığını belirtti. Çabuk çabuk işinin ne olduğunu sorduğumda ise normalde bu işin moloz taşıma, duvar kırma, boya badana gibi inşaatçılık işi olduğunu öğrendim. Afrikalılar ise bu işi yaparken, başındaki ustanın sürekli olarak kendilerine “çabuk çabuk” demesinden dolayı işin adına “çabuk çabuk” demişler. Bu durum sohbetlerine de yansımış. Gündüz arkadaşları aradığında, “Ne yapıyorsun?” diye sorduğunda, “Çabuk çabukta çalışıyorum, akşam görüşürüz” diyorlarmış. Bai Sisi (24), ise 08.00-18.00 arası çalıştıklarını ve işin zorluklarına göre günlük yevmiyelerinin 20 TL-30 TL arasında değiştiğini kaydetti.”