Takip

Olayı 10 Kasım 2013 tarihinde Dört Serseri Polis başlıklı yazıyla duyurmuştuk.

11 Kasım 2013’te BİMER’e (Başbakanlık İletişim Merkezi) “922997” başvuru sayısı ile ihbarda bulunmuştuk.

Aynı gün Cumhurbaşkanlığı’na da başvurmuş, 24 saat içinde şöyle bir yanıt almıştık:

“Cumhurbaşkanlığına elektronik posta yoluyla ilettiğiniz dilekçeniz alınmıştır. Başkanlığımız tarafından elektronik postanızda yer alan detay incelenmiş olup, Emniyet Genel Müdürlüğüne iletilmiştir. KURUMSAL İLETİŞİM BAŞKANLIĞI”

Taraf Gazetesi 1 Aralık 2013 tarihinde “Bunun Adı Irkçılık” başlığı ile olayı manşetten kamuoyuna yansıtmıştı.

http://www.taraf.com.tr/haber/bunun-adi-irkcilik.htm

10 Aralık 2013 tarihinde İMC TVTürkiye’de Mülteci Olmak” başlıklı bir haberle konuya dikkat çekmişti:

http://www.youtube.com/watch?v=76_50gKtBjQ

Son olarak Av. Ahmet Kılıç İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na İhbar Dilekçesi ile bizzat başvuruda bulundu. Savcılı Soruşturma Numarası (: 2014/1614 ) ile takip etmeye devam edeceğimiz olaya ilişkin dilekçe de burada:

Hocamız Av. Muharrem Balcı’nın tabir ve duasıyla, “Hukukun Yaygınlaştırılması” amacıyla paylaşmayı bir sorumluluk sayıyoruz.

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

İHBAR EDENLER           : AV. AHMET KILIÇ  –   AV. MEHMET ALİ BAŞARAN

ŞÜPHELİLER                 : Sivil polis memuru olduklarını iddia eden 4 şahıs

SUÇ TARİHİ                  : 09.11.2013 saat: 04.00

SUÇ YERİ                      : (….) Tarlabaşı\Taksim\İstanbul

KONU                           : Yukarıda verilen adreste yaşayan Afrikalı göçmenlerin ikamet ettiği evin gece baskınıyla usulsüz aranması, orantısız güç kullanılarak korkutulmaları, hakaret edilerek şiddete başvurulması, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı ilkelerinin ihlal edilmesi hakkındaki ihbar dilekçemizdir.

SUÇ                                       : TCK md. 257 (Görevi Kötüye Kullanma), TCK md. 256 (Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması), TCK md. 125 (Hakaret), TCK md. 120 (Haksız arama), TCK md. 116 (Konut dokunulmazlığını ihlal), TCK md. 134\1 ve md. 137 (Özel hayatın gizliliğini ihlal)

AÇIKLAMALAR      :

1-     9 Kasım 2013 saat 03.00-04.00 saatleri arasında sivil polis olduklarını iddia eden 4 şahıs (..) Tarlabaşı\Taksim\İstanbul adresine gelerek içeride yaşayanlardan kapının açılmasını istemişlerdir. İçeride bulunan Afrikalı göçmenler, kapıya vuranların sivil giyimli ve kimlik göstermeyen kişiler olduklarından ve bu kişilerin gerçekten polis olup olmadıklarını anlayamadıklarından kapıyı açmak istememişlerdir.

2-    Kapının açılmaması üzerine şüpheliler kapıya daha sert bir şekilde ve küfürler, hakaretler ve tehditler içeren sözlerle vurmaya başlamışlar, uykularından uyandırdıkları insanların fazlasıyla panik, korku ve endişeye kapılmalarına sebep olmuşlardır.

3-    Bu yaşananlar üzerine Afrikalı göçmenler kapıyı ısrarla çalan kişilerin polis olup olmadıkları konusunda şüphelendiklerinden (…) nolu numaradan 155 Polis İmdat hattını aramışlardır.

4-    155 Polis İmdat hattının aranmasından sonra 2 resmi üniformalı polis söz konusu adrese gelerek göçmenlerin kapıyı açmaları sağlanmıştır.

5-    Kapının açılması üzerine sivil polis olduklarını iddia eden 4 şahıs bir anda göçmenlerin üzerine silah doğrultmak suretiyle çullanarak “neden kapıyı açmıyorsunuz lan … koduklarım” şeklinde küfürler etmişlerdir. Bu arada aynı evde yaşayan Afrikalı göçmenlerden biri olan X’in kafasına silah dayayarak tehditler ve hakaretler savurmuşlardır.

6-    Polis olduklarını iddia eden 4 şahıs evde kalan diğer 3 Afrikalıyı da yere yatırdıktan sonra hiçbir arama kararı olmaksızın evin altını üstüne getirerek uyuşturucu aramışlar ve yaptıkları “aramada” hiçbir suç unsuruna rastlamadan evden ayrılmışlardır. Evden ayrılmadan önce de evde bulunanların fotoğraflarını -rızalarını almadan- çekmişlerdir.

7-     İhbar konusu olay 1 Aralık 2013 tarihli Taraf Gazetesi nüshasında manşetten verilerek haber yapılmıştır. Taraf gazetesinin bu nüshasını da savcılığınıza sunuyoruz.(Ek-1)

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

1-     Kendilerini sivil polis olarak tanıtan, ancak kimlik göstermeyen şahıslar PVSK’nın ilgili maddelerini ihlal etmişlerdir.

2-    Şüpheli şahıslar silah kullanmayı gerektiren her hangi bir durumla ve mukavemetle karşılaşmamalarına rağmen silah kullanarak PVSK’nın ilgili maddelerini ihlal etmişlerdir.

3-    Şüpheli şahıslar evde kalan şahısların rızalarını almaksızın fotoğraflarını çekerek özel hayatın gizliliği prensibini ihlal etmişlerdir.

4-    Şüpheliler arama kararı olmadan eve girdiklerinden “konut dokunulmazlığını ihlal” suçunu işlemişlerdir.

5-    Şüpheliler evde kalanların kafalarına silah dayamış, hakaret ve küfür içerikli sözler sarf etmişlerdir. Bu yönüyle de şüphelilerin hakaret ve tehdit suçunu işledikleri sabittir.

6-    Evde kalan mağdurlar kendilerini polis olarak tanıtan 4 şahıstan şüphelendikleri için 155’i aramışlar, gelecek olan polis ekibinin kendilerini koruyacağı beklentisine girmişlerdir. Ancak gelen polisler diğer 4 şahsın şiddet uygulamasını ve usulsüzlüklerini engelleyememişlerdir.

7-     Bilgi sahibi olmamakla birlikte eğer bu 4 şahıs polis olsaydı dahi; Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği, PVSK ve CMK’nın arama, kimlik sorma vs. ilgili maddelerini ihlal ederek görevlerini kötüye kullandıkları açıkça anlaşılacaktır.

SONUÇ VE TALEP :

Afrikalı göçmenlerin Türkiye’deki yaşama şartlarının oldukça kötü olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Taksim Tarlabaşı’nda çok zor şartlar altında yaşamaya çalışan bu insanlar ülkelerindeki iç savaştan, zulümden ve baskıdan kaçarak buralara gelmişlerdir. İçlerinden çoğunun annesi veya babası öldürülmüş, bazılarının kardeşi sakat bırakılmış, bazıları da siyasi baskıya maruz bırakılarak ülkelerini terk etmeye zorlanmıştır. Bunlarla birlikte -kabul anlamına gelmemek kaydıyla- kuşkusuz uyuşturucu kuryeliği yapan göçmenler de vardır. Ancak böyle bir durumun varlığı halinde bile yukarıda anlatılan fiillerin işlenmesi haklı görülemez. Kendilerini sivil polis olarak tanıtan söz konusu 4 şahsın ihbar konusu evde yapmış oldukları fiil ve işlemler tamamen hukuksuzdur. Günümüz Türkiye’sinde bu ve buna benzer uygulamalardan bahsetmek bile uzak ihtimal olarak değerlendirilirken böyle bir olayın yaşanması hukuksuz olmasının yanında devlet otoritesine ve kamu kurumlarına karşı güveni de yıkıcı niteliktedir.

Yukarıda izah edilen sebeplerden dolayı savcılığınız tarafından bu olayın araştırılması, 2 resmi üniformalı polisin kimler olduğunun tespit edilerek bilgilerine başvurulması ve kendilerini sivil polis olarak tanıtan 4 şahsın kimliklerinin tespit edilerek kamu adına cezalandırılmalarını talep ediyoruz.

AV. AHMET KILIÇ                     AV. MEHMET ALİ BAŞARAN

Ek-1: Taraf Gazetesi’nin 1 Aralık 2013 tarihli nüshası

Bunun Adı Irkçılık

10 Kasım’da “Dört Serseri Polis” başlıklı yazımda genişçe anlattığım, arkadaşlarımızın mağduru olduğu ürkütücü olayı Sümeyra Tansel haberleştirmiş,  Taraf Gazetesi de manşet altından “Bunun Adı Irkçılık” başlığı ile vermiş:

Bunun adı ırkçılık Sümeyra Tansel – 01.12.2013

İstanbul’da inşaat işçiliği yaparak geçinen Afrikalı göçmenlerin evi basıldı, kafalarına silah dayandı, izinsiz arandı. Olaya siviller de karıştı.

Ülkeleri Sierra Leone’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen ve inşaat işçiliğiyle geçinmeye çalışan Afrikaları göçmenlerin evi sabaha karşı polis tarafından basıldı. Polis Afrikalıların kafasına silah dayadı, tekmeledi ve evi izinsiz aradı. Olay 9 Kasım’da Beyoğlu Tarlabaşı’nda sabaha karşı saat üç sularında gerçekleşti. Afrikalılar yaşadıklarını Taraf’a anlattı. Buna göre, sivil giyimli üç kişi polis olduklarını söyleyerek, Afrikalı göçmenlerin evine girmek istedi. Türkçe bilmeyen ve gelenlerin polis olduğuna emin olamayan Afrikalı göçmenler ise kapıyı açmak istemedi. Bunun üzerine sivil giyimli kişiler kapıya yumruklarla vurmaya ve açmaları için bağırmaya devam etti. Afrikalılar polisi aradı. Ardından resmi kıyafetli iki polis geldi ve sivil polis olduklarını söyleyen kişilerle konuştuktan sonra göçmenlerden kapıyı açmalarını istedi. Resmi üniformayı görünce kapıyı açan Afrikalılar, sivil giyimli polislerin şiddetine uğradı. Polisler üç Afrikalıyı da yerlere yatırdıktan sonra birini tekmeledi ve kapıyı neden açmadıklarını sorarak kafasına silah doğrulttu. Bu sırada diğer polisler de arama izinlerini göstermeksizin evde “uyuşturucu hap” aradı. Resmi üniformalı polislerse diğerlerinin şiddetine engel olmaksızın kenarda bekledi. Afrikalıların kullandıkları ilaçların ne olduğunun soran polisler aramada bir şey bulamadı.”

FESTUS OKEY GİBİ…

Taraf’a konuşan göçmenler, polislerin küfür edip şiddet kullanarak evlerinde arama yaptıklarını anlattı. Göçmenler, “Kafama silah doğrultulunca çok korktum. Beni öldürecekler sandım. O günden beri geceleri uyuyamıyoruz. Bu evden de taşınmak istiyoruz” dedi. Avukat Mehmet Ali Başaran da polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek şunları söyledi: “Hiçbir şekilde arama izinleri olmadan eve giriyorlar. Evde yaşayanlara küfrediyorlar, yataklarından kaldırıp korkutuyorlar. Bu insanların bazıları kaçak olsa bile polisin böyle davranmaya hukuken hakkı yok. Silahsız masum bir insanın başına silah dayayamazsınız. Polis gücü hukuksuz olarak kullanıldığında çok vahim olaylara sebep olabiliyor. Festus Okey olayı var. Trajik bir olay. Polislerin cezalandırılması için suç duyurusunda bulunacağız.” Festus Okey 20 Ağustos 2007’de gözaltındayken öldürülmüştü.

Düzenleme var uygulama yok

Göç hakkında çalışan Prof. Dr. Ayhan Kaya Türkiye’nin göçmene bakışını Taraf’a şöyle değerlendirdi: Türkiye hakikaten göç alan bir ülke haline gelmeye başladı. Bizim net göç rakamlarımız artık pozitif seyretmekte. Yani biz artık verdiğimizden daha fazla göç alıyoruz. Bu yıl yürürlüğe giren bir yabancılar ve uluslararası koruma yasası var. Çok iyi bir yasa. İllegal ya da legal olarak gelen göçmenlerin haklarını iyileştiren bir yasa. Ama önemli olan bunu uygulamaktır. Bu insanlara muamele konusunda yasal olarak yol aldık ama uygulamada hâlâ çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bunun için zihniyetin değişmesi gerekiyor. Sürekli bu alanda eğitimler verilmesi gerekiyor.