“Bedelli Askerlik” Neyi Iskalıyor?

Geleneksel “bedelli askerlik” tartışmaları başladı.

Bu sene de tahminler havada uçuşuyor: “Yaş Şu Bedel Bu”

Yaş tahminleri 25 ila 30 arasında, bedel tahminleri ise 17 Bin TL ila 25 Bin TL arasında değişiyor.

Değişmeyen tek şey zorunlu askerlik ve neticesi olan büyük adaletsizlik…

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katılan vatandaşların hatırı sayılır bir kısmı “mecbur bırakıldığı” için askerde. Gönüllü değil zorunlu olduğu için.

Öte yandan askerlik yapanlardan daha fazla sayıda, hâlihazırda yaklaşık 1 milyon insan ise bir şekilde askerlik yapmamanın derdinde.

İşte, bedelli askerlik böylesi büyük bir derde çare. Ancak açıktır ki bu hiç de adil olmayan bir çare.

Askerlik yapmanın bir zorunluluk oluşu insanın hür ve irade sahibi olduğu hakikatine hakaret anlamı taşımakta. Askerlik denen mesleğin bu ülkede bir zulüm olduğu gerçeği yaygınlık kazanınca bu zulmün sona ermesi için baskı odakları oluştu. Bu odaklar giderek güçlendi.

Daha da öncesinden gelen bir uygulama vardı. Bir yolunu veya adamını bulan kodamanlar çeşitli hilelere başvurarak bir şekilde askerlikten yırtarlardı. Burada bir kayıt dışı ekonomi vardı. Ekonomi kayıt altına alınmalıydı.

Devlet aklı yine işledi ve işlevsel bir hamle ile “bedelli askerlik” kampanyaları devreye sokuldu. Böylece bir taşla en az iki kuş vurulacaktı.

Bir yandan insanların askere gitmemek için akla hayale sığmayan yöntemlere başvurmalarının önü alınacak, öte yandan “sistem değişmeden” zorunluluktan rahatsız olan zenginlerin gönlü ve parası alınacaktı!

(Fakirlerin parasını alamadığınıza göre gönlünü de almanıza gerek yok! Fakirler ölsün ve laik bir devlet olarak sizin din’den bozma ve yer yer hayli çakma olan “şehitlik” payelerinizle avunsunlar. Olmadı, gazilik var…)

Parası olan çocuklar diledikleri gibi yaşamaya baksın, parası olmayan çocuklar kışlalarda toplansın, gerekli gereksiz her türlü “ameleliği” yapsın!

Parası olana dokunmayan yılan bin yaşasın. Askerlik denilen angarya zorunlu olmaya devam etsin, parası olan gitmesin, parası olmayan gitsin.

Adalet veya eşitlik bunun neresinde?

O halde şöylece tutarlı bir yolu neden yürümüyoruz hep birlikte:

Reddedelim zorunlu askerlik hizmetini.

Devlet kurumlarından biri olan TSK, tıpkı diğer kurumlar gibi, ne kadar elemana ihtiyaç duyuyorsa, işe alacağı vatandaşlarda aradığı özellikler neyse, asker olacak memurlara ne kadar ücret verecekse açıkça beyan etsin. Vatandaşlar, emeklerinin karşılığında alacakları ücreti yeterli görüyorlarsa, gönüllerine yatıyorsa, gitsin asker olsunlar.

“Ben çok vatanseverim, milliyetçiyim, Atatürkçüyüm” filan diyenler de bu görevi kendi iradeleri ile tercih etsinler. İsterlerse maaşlarını devlete veya millete hibe edebilirler, buna bir engel yok.

Yeter ki insanlar, iradeleri hiçe sayılıp, köle gibi, zorunluluğa tabi tutulmasın.

Dinde zorlama yoktur. Yeter ki insanlar inanmadıkları kutsallara ibadet etmeye zorlanmasın.

Bir “bedelli askerlik” mevsimi daha gelip geçerken asıl sorunu ıskalamasak diyorum.

http://vicdaniret.org/bedelli-askerlik-neyi-iskaliyor-mehmet-ali-basaran/

Kaçaklar Ordusu

Askerliğin 15 aydan 12 aya düşürülmesi, askerliğe elverişli olmayanlara “çürük” denilmesinden vazgeçilmesi bu alanın son dönemdeki olumlu gelişmeleri.

Yeni olumlu gelişmeler olur diye beklerken bir de ne görelim!..

Başbakan’ın açıkladığına göre Türkiye’de 600 bin asker kaçağı var imiş!

“Kaçaklar yakalanmalı ve hemen askere alınmalı” imiş!

Düğmeye basıldıktan sonra Esnaf ve Sanatkârlar Odası değil Milli Savunma Bakanlığı bir tarife yayınladı. Bu tarifeye göre asker kaçakları yakalandıkları yahut teslim olduklarında yıllara oranla katlanarak artan miktarlarda para cezaları ödeyecekler. Unutmadan, üstüne bir de askerlik yapacaklar!

Hayırlı olsun!

30 Ekim’deki bu “kampanya”dan bir gün sonra bütün ulusal gazetelere göz attım.

Bazı gazeteler bu askeri “kampanya”yı ilk sayfadan duyurma gereği bile duymazken iki gazete kendilerini trajikomik duruma düşürmekte gecikmemişti.

Star ve Yeni Şafak Gazeteleri hemen, hangi ara çekmişlerse, aynı fotoğraf ve coşku ile manşet civarından okuyucularına duyurdular olayı:

“Bakaya Cezası Bedelli Gibi” (Star) – Yeni cezalar açıklanır açıklanmaz yoklama kaçağı ve bakaya binlerce genç askerlik şubeleri önünde kuyruk oluşturdu!-

“Az Öde Kuyruğu” (Yeni Şafak) – Askerlik Şubelerine Akın!-

Yeni Şafak ve Star, yapmayın Allah aşkına! Bu ne şimdi?

Kişilerin ilkeleri ile bu denli çelişmeleri tehlikeli değil mi?

Süregelen asker intiharlarını, askerde yaşanan hak ihlallerini, askere gitmeyenlerin haklı nedenlerini, vicdani retçilere uygulanan sivil ölümleri ne kadar önemseyip taşıdınız manşetlerinize, ne kadar sordunuz, sorguladınız?

Şimdi de kalkmış, haydi kızlar okula kampanyası gibi haydi gençler askere kampanyasına katılıyorsunuz. Gençleri düşünüyormuş havalarına girmeyi de ihmal etmiyorsunuz.

“Koşun koşun koşun, kaçırmayın, erken kayıt avantajlarından yararlanın!” diye yüksek sesle, alelacele sesleniyorsunuz.

Durun bakalım, bir dakika! (one minute!)

“Akın var akın” diye üfürüyorsunuz da, soruyor musunuz: ne akını, nereye akın?

Yeni Şafak Gazetesi bir nevi “hükümet bülteni”ne dönüşmüştü ve kendisinden umudumuzu yitireli yıllar yıllar olmuştu. Ne var ki Star nasıl bu kadar kolay gaza gelebiliyor, her şeye rağmen insan şaşırıyor.  Koca koca adamlar gazeteleri yönetiyor. Yoksa o isimler göstermelik mi, asıl isimler başka mı? Olur ya, burası Türkiye. Darbeci paşaların genel yayın yönetmenliğinde çıkan gazeteler vardı.

Star’ın logosunun hemen altında “Yeni Türkiye’nin Gazetesi” diye bir ibare var.

Benim bildiğim yeni Türkiye İnsan Haklarına, Din ve Vicdan Hürriyetine, İfade Özgürlüğüne saygılı bir ülke. Avrupa Konseyi’ne üye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülke. Hatta “ileri demokrasi” (ne demekse?) günlerine erdi!

Açık konuşmak gerekirse; kampanya çok zekice. 10 sene sonra senin yaşına geldiğinde profesyonel askerlik yapmayı kendi hür iradesi ile tercih eden vatan evladının alacağı parayı sen ceza diye ödeyeceksin ve üstüne sevineceksin! Ha, bir de, sen o kadar vatan evladı değilsin, vatan haini gibi kaçak geziyordun, neyse ki devletin merhametli kollarına kendini teslim ettin, bağışlandın! (hadi hadi, affettik seni!)

Allah’ım, sen aklımızı koru yarabbim!

“Kaçaklar Ordusu” Başbakan’ın açıkladığından daha kalabalık. Biz ona 750 Bin diyelim. Google’dan aldığım bilgiye göre Türk Ordusu 700 Bin kadar insan barındırıyor bünyesinde. (tam rakamı, eminim TSK da bilmiyordur. Yıllarca çok güçlü bir ordu olduğuna inandırıldık ve ilginç istatistiklere göre Allah’tan sonra en çok ona güvendik.Toplum Mühendisliği denen bir şey varmış, tamam, anladık.)

Yani, her halükarda Türk Ordusu’na katılanlardan fazla vatandaş katılmak “zorunda” olmasına rağmen katılmıyor, kaçıyor.

İşte burada bilinçli bir direniş söz konusu. Daha bilinçli bir direniş için bakınız: hakkınız olan Vicdani Ret.

Benim de bir süre görev aldığım “Türk Kaçaklar Ordusu”nun (üç kelimeyi de tırnak içinde yazdım!) mevcut Türk Ordusu’ndan (TSK’dan) daha kalabalık olmasının anlamı nedir diye düşündünüz mü?

“Kaçaklar Ordusu”na katılım gönüllü iken, Türk Ordusu’na insanlar zor’la katılıyorlar, iradelerine tecavüz ediliyor.

“Kaçaklar Ordusu”nda olduğu için intihar eden kimseyi tanımıyoruz ancak Türk Ordusu’nda son 10 yılda intihar eden sayısı “şehit” sayısından daha fazla.

“Kaçaklar Ordusu”nda görev alanlar Türk Ordusu’nda görev alanlara nazaran “haklılık ve sağlık” bakımlarından kıyaslanmayacak kadar ileri seviyedeler.

Benzeri pek çok insani kriteri ele aldığınızda, şüphesiz “Kaçaklar Ordusu”na yazılmak, maddi manevi, çok daha avantajlı.

Ben de size erken kayıt avantajlarından yararlanın derim.

Bir de mümkünse, vicdani ret seçeneğini düşünün.

O ki askerlikten soğudunuz bir kere, içinizi ısıtabilir!