Trabzon Basını’na Eleştiriler -1-

Bu başlık altında birkaç yazı yazacağım Allah izin verirse.

Konuyu önemli görüyorum.

Trabzon’un “daralmasında”, “penceresiz” kalmasında, birikimini gittikçe eritmesinde, hak etmediği bir şekilde dibe doğru çökmesinde ne acı ki hatırı sayılır bir payı var Trabzon Basını’nın. Ciddi şekilde eleştirilmeyi hak ediyor. Çünkü Trabzon’a biraz da Trabzon Basını yazık ediyor.

Son yaşanan talihsizliğe bakalım: Barış ve Kardeşlik söylemleri ile Karadeniz’e giriş yapan BDP’li vekillerin Trabzon’a “girememesi” olayına…

 

Bu ülkenin insanlarınca hukuka uygun olarak seçilmiş ve Meclis’e girmiş milletvekilleri Trabzon’a giremiyorlar. Trabzon’dan geri kalmayacak bir yerlerde bir tür zorbalıkla, eşkıyalıkla karşılaşıyorlar ve “geldikleri gibi gidiyorlar!”

Birileri bu tablo ile gurur duysun, eli vicdanında, aklı selim bir kesim hemşerim utanıyor olmalı bu halden.

 

Değerlerinize küfretmeyecek, size hakaret etmeyecek insanları dinlemeye tahammül edememek, çiğliktir. Bu tablo faşizm diyarına, diktatörlük diyarına, cahiliye diyarına ait bir tablodur. Lafı edip bükemeyeceğim, kimse kusura bakmasın. Aynı şeyleri biraz daha yumuşak bir şekilde, haftada bir yazdığımız için benden önce, Başbakan’dan duyanlar pek şaşırmayacaklar. Bizim çok önceden çok yalın biçimde, sözü yormadan söylediklerimizi daha sonra bu ülkenin Başbakanından duymak iyi oluyor. Bizim sakalımız yok!

 

Buradan şu sonuç çıkmaz: Kimsenin bilmedi şeyleri söylüyoruz, harika analizler yapıyoruz, derin okumaları içtik de biliyoruz… Hayır! Buradan çıkacak sonuç şudur: Aklın yolu bir.

Yine de ben ve benim gibilerin bir koltuğu, beklediği bir ihalesi, büyük ticari bağlantıları veya kollaması gerekli onlarca denge’si yok. Biz bağımsızız, kimseye eyvallahımız yok. Sağa sola biraz borcumuzu ve ana babamızın hakkını bir kenara koyarsak,  Allah’a verecek bir can borcumuz var, hepsi o.

 

Trabzon’a bir Müslüman olarak dışardan bakıyorum. İsli puslu bir hava hâkim kılınmak isteniyor. Temiz olmayan bir hava sindirilmek isteniyor şehre, vatanseverlik gazları salınarak!

 

Milliyetçilik diye tutturulan söylemler ve ortaya konulan eylemler, farkına varılıyor mu bilmiyorum, hor görü ve nefrete davetiye çıkarıyor, nifak tohumları ekiyor, basbayağı ırkçılık kokuyor.

 

Trabzon Basınına bakıyorum; genel itibariyle düşük bir seviye, dar bir çerçeve, “aydın” olmaktan uzak bir hâletiruhiye… Basın’da yer alanlar, kıyı köşe sahipleri, yazar çizer takımı ufuk, bilgi, görgü, hoşgörü, anlayış bakımından en azından bir iki adım önde olmalı değil mi? Kitle iletişim araçlarında topluma seslenme imkânını elinde bulunduranların kulakları daha iyi duymalı, zihinleri daha parlak, kalpleri daha canlı olmalı değil mi?

 

Bakıyorsun Trabzon’un en çok satan gazetesinin birinde koca koca adamlar öyle yazılar yazıyorlar ki aman Allah’ım!.. Ülkü Ocaklarından bir ergeni çevir, kompozisyon ödevi ver, sana bir yazı yazsın, onu tashih et, daha iyi!

Abartmıyorum.

 

Kendine solcu havaları verdiği kullandığı -kör göze parmak- dilden belli bir köşe sahibi yazan’ın (dikkat: yazar değil!) yazdığına bakıyorsun… Az önce kompozisyon ödevini teslim etmiş genç kardeşimizin jargonunu biraz evir çevir, sonuç ve seviye aynı!

 

İnternet sitelerinde yazıları arıyorum, tarıyorum, şöyle evrensel değerlere, adalet ve hakkaniyete, kardeşliğe, önyargıları açmış edebi bir dile, insanın içini kıpır kıpır eden halis bir niyete tekabül eden bir şeyler bakınıyorum ama ara ki bulasın! Ha, yok değil, var, var ama o kadar nadir ki..

 

Çoğu yazı ve yorum şaka ile hüsran arasında.

 

Yanlış anlaşılmasın.. Aynı düşünceleri paylaşmak zorunda değiliz ama tarih diye Atatürkçülük dersinde öğretilen yıllanmış resmi yalanları tekrar ediyorsanız bana, kusura bakmayın bayım, bu laflar size!

 

Basbayağı faşist, darbeci, dine mesafeli, ergenekonik zihniyette olduğunu okuyacağız yazdıklarınızdan, sonra da siz bu milletin evladı, vatansever, “güzel” insan olacaksınız! Yok öyle yağma.

 

Hepten meydanı boş buldunuz, bu milleti de salak yerine mi koyuyorsunuz?

 

Ağızdan çıkan sözün, yazıya dökülen düşüncelerin dinleyiciyle/okurla buluşması iyidir, güzeldir, hoştur ama unutmayın ki melekler kayıtta, Allah şahit, internet ise şuracıkta.

 

Yarınlarda utanacağınız şeyler söylemeyin, yazmayın.

Hakka mı batıla mı su taşıyor kelimeleriniz, dönüp bakın!

 

(Hamiş: İlerleyen haftalarda daha özele inip Trabzon Basını denince akla gelen üç gazeteyi Taka, Günebakış ve Karadeniz’i ve yazarlarını değerlendireceğim Allah izin verirse. Ben aydınlık deyince, aklınıza yalan dolan haberleri ve iftira atışları ile ünlü bir propaganda bülteni-gazetesi gelmesin ama, ben daha aydınlık – Karanlığın karşısında aydınlık- bir Trabzon hayali ile yazıyorum. Çünkü ülkem ve memleketim çok daha iyisini hak ediyor. Elbette dinazorlardan değil ama gençlerden umutluyum. Trabzon Basını yerine isteyen Trabzonspor Yönetimi’ni de koyabilir. Üç aşağı beş yukarı aynı tablo çıkar ortaya. Tabii o ayrı bir konu..)